Kadın Futbolunda Cinsiyet Kriterlerine Doğru


Son yıllarda izleyici takım, sponsor ve aktif lig sayısı giderek artan kadın futbolundaki gelişim rekabet koşullarının daha çok gündeme gelmesine ve tartışılmasına yol açacak gibi görünüyor.

Sporla az çok ilgilenen herkesin bildiği üzere çiftler tenis, karışık bayrak yarışı gibi bazı dallar dışında olimpik sporlar kadın ve erkek branşları olarak ayrılıyor. Bunun temel nedeni erkeklerde yüksek düzeyde bulunan testesteron hormonu. Erkeklerde kadınlardakinin yaklaşık 10 katı yüksek olan bu hormonun kas kitlesi, kemik yoğunluğu, kas liflerinin kasılma ve dinlenme becerisi, yarışmacılık, agreasiflik gibi bir çok atletik parameter üzerinde olumlu etkileri olduğu biliniyor. Bu nedenle içeriğinde testesteron, öncüsü ya da türevi olduğu bilinen ilaçlar doping olarak kabul ediliyor.

Sıkça iddia edilenin aksine,erkek sporcuların kılık değiştirerek kadın müsabakalarda yarışması elit ve olimpik seviyelerde neredeyse hiç görülmemiş bir olay. Öte yandan, cinsel gelişim farklılıklarına sahip genetik olarak erkek sporcuların kadın müsabakalarında yarışması oldukça sık rastlanılan ve kamuoyunun gündemini sıkça meşgul eden bir konu. 1960 larda Doğu Alman kadın sporcularla başlayan, 1970 lerde María José Martínez-Patiño ile gündeme gelen ve bir dizi yasal düzenlemeyle sonuçlanan cinsiyet sorunu son olarak 800m Dünya ve Olimpiyat şampiyonu Casper Semaya’nın müsabakalardan men edilmesi ile yeniden alevlenmişti. Kadın sporcularda cinsiyet seçilebilirliği transexüel sporcuların dönüşüm sonrası müsabık olabilme talpeleri ile başka bir boyut kazanmıştır ancak bu konuyu başka bir yazıda ele alacağız.

Diğer olimpik sporlardan görece daha genç olan kadın futbolu son birkaç yıla kadar cinsiyet tartışmalarının dışında kalmayı başarmıştı. Bunun nedeni spora ilginin az olması, ortaya konan ödül, sponsor gelirlerinin azlığı ve kadın liglerinin az sayıda takımla oynanan yarı amatör ligler statüsünde olmasıydı. Ayrıca kalabalık bir oyuncu grubuyla oynanan  takım sporu olması, “maskülen” oyuncuların bireysel olarak sonuca etkisini ve göze çarpma olasılığını azaltmaktaydı. Yine ezelden beri “erkek oyunu” olarak kodlanmış olan  futbolun içerisinde “maskülen” kadın futbolcuların daha kolay kabul edilmesi de biyo-politik bir factor olmuş olabilir. Ancak son yıllarda da kadın futbolunda işler değişmiş görünüyor. Bu değişimin fitilini ateşleyen ilk kıvılcım uzaklarda, Güney Kore’de ateşleniyor. Seoul City Hall Amazones forveti ve gol kraliçesi Park Eun- Seon ülkesinde dişi Zlatan olarak biliniyor. Takımını lig ikinciliğine taşıyan 1.80m lik forvetin başarıları rakip takımların canını o kadar sıkıyor ki altı takım birleşip Seon’un cinsiyet testlerine tabii tutulmasını istiyorlar. Benzer bir durum 2018 Afrika Kadınlar Kupasında’da yaşanıyor ve final golünü atan Ekvatoryal Gine’ nin oyuncusu Genoveva Anonma cinsiyet konfirmasyonu muayenesine tabii tutulduğu haberi gündeme düşüyordu.

Ancak kadın futbolunda cinsiyet meselesinin Casper Semaya’sı kuşku yok ki Zambiya Kadın Futbol takımı kaptanı Barbra Banda. Barbra Banda müthiş bir yetenek ve bu yeteneği kendisini kariyerinin hemen başlarında İspanya ligine, Dux Logrono, takımına taşıyor. Daha sonra bir çok erkek meslektaşı gibi ekonomik nedenlerle Çin Ligine Shanghai shengli takımına transfer oluyor. Banda aslında 2017 yılından beri Zambiya ulusal forması altında çok sayıda maça çıkıyor ve 2021 olimpiyatlarında da milli formasını terletiyor.  Ancak ne oluyorsa 2022 yılındaki Afrika Uluslar kupası öncesinde oluyor. Bu noktadan sonra gelişen olaylar kadın futbolundaki ulusal, konfederasyonal ve FIFA seviyelerindeki düzenlemelerin ne kadar belirsiz ve kaotik olduğunu ortaya koymak açısından ilginç. Önce Zambiya federasyon yetkilileri Banda’nın “tıbbi bir durum” nedeni ile turnuvada yer alamayacağını açıklıyor. Ancak bu “tıbbi durumun” ne olduğunu, nasıl ortaya konduğunu, sebebini detaylı şekilde FIFA ya raporlamıyorlar. Testesteron seviyesinin kadın futbolu kriterlerinin izin verdiğinden yüksek olduğu ifade ediliyor ama FIFA ve Afrika Futbol Konfederasyonu (CAF)’nun  henüz bilinen böyle bir kriteri yok. Zambiye federasyonu, CAF’ın kriterleri ve uzman paneli gözetiminde hareket ettiğini söylerken, CAF bunu doğrulayan bir açıklama yapamıyor. Sonuçta Ulusal Federasyonun kararı ile Afrika kupasında oynamayan Banda, 2023 yılındaki Dünya Kadınlar Futbol Şampiyonasında takımının formasını giyiyor. Sebebi de ilginç; FIFA kadın futbolcuların “kadınlık durumlarını” kanıtlama sorumluluğunu ilgili federasyona vermesi ve Zambiya Futbol Federasyonu’da “kadın olarak futbol oynayamaz” içerikli net bir rapor vermediği için Banba’nın Olimpiyatlarda mücadele edebilmesi. Sonuç olarak Banda’nın hangi kriterlerle, hangi yönetici organ tarafından müsabakalardan men edildiği ya da kabul edildiği hala bilinmezliğini koruyor.

Tabii burada Banda’nın durumunu açıklayabilecek alternativ bir senaryo daha var. Bu da Banda’nın yüksek testesteron seviyelerinin, olimpiyatlar öncesi ilaçlar ile düşürülüp turnuvaya yetiştirilmiş olmasıdır ki bu durumda da hangi testesteron kriterleri, eşik değerleri kullanıldığı açık değil. Zira FIFA’nın kadın futbolcular için belirlediği böyle bir kriter yok. Uluslarası atletizm federasyonu’nun belirlediği kriterlere göre testesteron seviyesi  2,5nmol/l nin altı olmalıdır ve bu düzeyin 6 ay boyunca sürdürülmesi spocunun ilgili müsabakalara katılımı için yeterlidir. Görününen o ki Casper Semaya vakasında dersini almış yetkililer Banba’nın mahremiyeti ve onurunu korumak için azami gayret göstermişler ve tüm süreci sporcunun tıbbi durumuna dair ifşalardan kaçınmak üzere belirsizlik içerisinde yürütmeye çalışmışlardır. Ancak niyet iyi olsa da sonuçlar Banba’ya dair şüphelerin ve katılım için kullanılan kriterlerin tutarlılığına dair tartışmaların alevlenmesini önlemeye yetmemiştir.

Diğer kadın futbolcuların cinsiyet ve katılım konusundaki tepki ve tutumlarını değerlendirmek kolay değil. Konu ile ilgili fikirleri sorulduğu zaman futbolculardan aldığınız cevap genel olarak katılımcılığı destekler ve cinsiyet kriterlerine karşı nitelikte. Örneğin Kanada ulusal takım kaptanı Geri Donnely “kadın futbolunun iyi tarafı kadınlığı bütün yüzleri ile sergileyebilmesidir”, diyerek yeşil sahada tüm “kadınlık hallerine” yer olduğunun altını çiziyor. Takım arkadaşı Katie Torlakson “erkeklere değil de kadınlara cinsiyet testi yapılmasını ayrımcı bulduğunu” söyleyerek cinsiyet doğrulamasına karşı olduğunu ifade ediyor. İsveçli milli oyuncu Nilla Fischer biyografisinde cinsiyet muayenesine ait detayları anlattıktan sonra bunun sporcu ve insan onuruyla bağdaşmayan bir uygulama olduğununun altını çiziyor. Amerikalı yıldız Megan Rapinoe’nun bu konulardaki activist tutumu da bilmeyen yok sanırım. Ancak yine de cinsiyet doğrulamasına dair görüş ve yaklaşımlar  maskülen bir kadın oyuncudan gol yedikten ya da onun performansı yüzünden senelerdir arzuladığınız kupadan mahrum kaldığınızda değişebiliyor. Şüphesiz bu kadın futbolcular için bir samimiyet sorgulaması değil, başka bir çok branşda da durum futboldan farksız; ancak Park ve Banba örneklerinde oyunculardan organize bir ses yükselmemesi, kanaat önderlerinin sessiz kalması, Banba’ın dublesinden sonra (Almanya’ya hazırlık maçında attığı ikinci gol görmeye değer)  cinsiyet tartışmalarının Bild dergisi tarafından yeniden alevlendirilesi bilinen hadiseler. Üstelik Billy Jean King ve Martina Navratilova’dan başlayıp, Williams kardeşler ve Casper Semaya’ya kadar uzanan zincirde, maskülen görünümlü kadın sporcuların meslektaşlarının ima, hakaret ve tacizlerine maruz kalmaları herkesce bilinen vakıalardır.

Önümüzdeki bir yıl içerisinde FIFA nın kadın futbolcular için katılabilirlik kriterlerini netleştirip yayınlaması kimse için sürpriz olmayacak gibi görünüyor.  İlan edilecek kriterlerin Uluslarası Atletizm Federasyonu (IAF) 2023 Mart ayında yayınladığı kriterlere dayandırılması çok büyük olasılık. Bilindiği üzere cinsiyet kriterleri ve katılabilirlik, IAF ve Uluslararası Olimpiyat Komitesi (IOC) üzerinde yaklaşık yarım asırdır çalıştığı, değişik yöntemler ve kriterler kullandığı, bu yöntemlerin bilimsel, politik ve hukuki olarak itiraz ve düzenlemelere maruz kaldığı, sürekli yenilendiği aktif ve dinamik bir sureç. Bu kriterlere göre testeron seviyesi 2,5nmol/l nin altında olması, yönergede tanımlanan cinsiyet gelişim farkılıkları tanısı alan olguların tedavi ile en az 6 ay yakın takip altında bu düzeyin altına düşürülmesi gerekmektedir. Kadınlarda Testosteron seviyesini bahsedilen kriterlerin üzerine çıkaran sınırlı sayıda genetic hastalık var ve kısıtlamalar bu hastalıklarla sınırlı. Örneğin toplumda her on kadında bir görülen polikistik over sendromu gibi yaygın durumlarda testosterone seviyeleri kriterleri çoğunlukla geçmiyor. Sınır seviyeleri geçtiği ender durumlarda ise şayet sebebin polikistik over sendromu olduğu kesin ise yine bu durum katılım için bir engel teşkil etmiyor.

Kadın futbolundaki katılabilirlik tartışmaların boyutu ve çözüm yolları ne olursa olsun unutulmaması gerek nokta tartışılan öznelerin kadın olduklarıdır. Mevcut ya da gelecekte saptanacak kriterler kendisini kadın olarak tanımlayan sporcu öznenin cinsel kimliğini değil planlanan müsabakalara eşit koşullarda katılıp katılamıyor olacağını sorgulayacaktır. Zira uluslarası yönetici kurumlarla ortaya konan kriterler tartışmaya konu olan kadın atletlerin lokal, yerel, hatta başka kriterler kullanan uluslararası turnuvalara katılımlarına engel değildir. Kadın Futbolundaki cİnsiyet tartışmalarının diğer branşlardan edinilen deneyimle katılımın ve eşitliğin eş zamanlı olarak gözetildiği, kadın sporcuların cinsel kimliklerinin ve onurlarının korunmasını her şeyden üstün tutan bir yaklaşımla çözülebilmesi tüm paydaşların ortak hedefi ve sorumluluğu olmalıdır.