Şunu artık
tartışmıyoruz; sigara, içeriğindeki yaklaşık 1500 kadar ağır metal, karbon
türevi, nikotin gibi toksik maddeler
nedeniyle sağlığa zararlıdır. Gebelerde ve gelişmekte olan bebeklerde de bu
zararlı etkiler değişik şekillerde
görülür. Sigara, alkol gibi gelişen ceninlerde yapısal bozukluklar
oluşturmaz ve olumsuz etkileri daha çok gelişimi, kilo alımı, doğum sonrası
yoğun bakımda kalış riskinde artış, solunum güçlüğü, öğrenme güçlüğü gibi
mekanizmalar üzerinden ortaya çıkar. Sigara içen annelerin bebeklerinin,
içmeyenlere oranla 300gr daha küçük doğduğu, doğum haftalarının 2-3 hafta daha
erken olduğu, doğum sonrası solunum güçlükleri nedeniyle yoğun bakımda kalma
ihtiyaçlarının daha fazla olduğu çok sayıda bilimsel çalışma ile
gösterilmiştir. Ayrıca bu annelerin anesteziden uyanmada güçlük, yara yeri
iyileşmesi, idrar kaçırma, organ sarkması, doğum sonrası infeksiyon açısından
da artmış risk altında oldukları bilinmektedir.
Sigaranın gebelik üzerinde etkileri gebeliğin oluşu ile birlikte başlar ve doğuma kadar devam eder. Akılda tutulması gereken önemli bir nokta yoğun sigara içen annelerin çocuklarında bebeğin gelişiminin gebeliğin son bir buçuk ayına kadar normal seyrettiği ve bu haftadan sonra büyüme geriliğinin ortaya çıkmaya başlamasıdır. Gebelik boyunca sigara kullanan ve bebeğinin son aylara kadar normal geliştiğini gören annelerde bu durum yanıltıcı bir güven duygusu yaratmakta, sigaraya ragmen bebeklerinin normal gelişim gösterdiği algısına neden olmaktadır. Bu nedenle sigaranın etkilerinden bahsederken olumsuz etkilerin geç haftalarda ortaya çıkacağı ve hatta bazı sorunların doğumdan sonra görülebileceği bilinmelidir. Bu çocukların bir kısmında erken çocukluk döneminde astım, bronşit, alerjik dermatit, ince entelektüel beceri ve oryantasyonda bazı sorunlar görülebileceği konusunda çok sayıda makale bulunmaktadır.
Peki sigara içen bir gebe hastamız, eşimiz, yakınımız, dostumuz varsa ne yapalım? Yazının başlığında belirttiğim gibi çocuğunu hiç mi düşünmüyorsun!?” anlamında bir yaklaşımın işe yaramadığı, en az sigaranın zararlı olduğu kadar net ve açık bir gerçektir. Anneyi suçlayıcı yaklaşımlar, annede güven kaybına, çaresizlik hissine, kontrol kaybına ve buna bağlı olarak depresyon, madde kullanımı, sigara miktarının arttırılması, sağlık sisteminden kaçış ve hatta altta yatan depresif durumlarda intihara kadar gidebilen sorunlara neden olabilmektedir. Peki yaklaşım nasıl olmalıdır?
Başlangıç olarak sigaranın zararlı etkilerinin tam olarak neler olduğunu, ne zaman ortaya çıkabileceğini, doz ile ilişkisini çok net bilmek gerekir.
Kullanılan sigara miktarındaki her azalmanın, anne ve bebek için faydalı olacağını, sigarayı bırakmak ya da azaltmak için gebeliğin hiçbir haftasının çok geç olmayacağını paylaşmak önemlidir. Örneğin günde bir paket kullanımı, kısa vadede (bir hafta) 10 tanenin altına, orta vadede (1 ay) 3 tanenin altına düşürülmelidir.
Sağlık geniş ve kapsamlı bir kavramdır ve sigaranın olumsuz etkileri sağlıksız yaşam alışkanlıkları olan anne adaylarında daha şiddetlidir. Bu amaçla sigara kullanımına neden olabilecek toplumsal izolasyon ve yalnızlık, ekonomik sorunlar, aile içi şiddet, evdeki çocukların bakım zorluğu ve tükenmişlik, doğum korkusu, depresyon gibi konular ele alınmalı ve düzeltilmesi için çaba harcanmalıdır. Bu amaçla psikolojik destek, sosyal hizmetler uzmanları ile irtibat, ailenin diğer bireylerinin kontrollere çağırılıp onları da gebelik izlem sürecinin bir parçası haline getirmek son derece değerlidir. BU konularda yardım istemekten, yardım almaktan çekinilmemelidir.
Sigaranın toksik etkilerinden kurtulmanın en iyi yolu sigarayı bırakmaktır. Ancak sigarayı bırakamıyorsanız, azaltma ya da bırakma sürecinde iseniz, sigaranın etkilerini azaltabilecek selenium, çinko desteği almak faydalı olabilir. Düzenli spor ve demir kullanımı, oksijen taşıma kapasitesini arttırarak bebeğe oksijen geçişini bir nebze rahatlatabilir. Yine antioksidan özelliği olan kırmızı meyveler (çilek, yaban mersini, ahududu vb.), protein ve yağlardan zengin sağlıklı ve dengeli beslenme vücuda sigaranın zararlı etkileriyle baş edebilmek için direnç sağlayacaktır.
Gebelikte, anne ve bebeğin sağlığını etkileyebilecek çok sayıda sorun vardır ve bu sorunlar sigara içmeyen gebelerde de görülebilir. Sigara içen gebelerde görülen tüm sorunların sigara kullanımına atfedilerek annenin suçlanması annenin bu sorunları gizlemesine, ruhsal sorunlarının derinleşmesine ve hekimin diğer nedensel faktörleri bulma konusunda tembelleşmesine ve körleşmesine yol açacaktır. Başka bir deyişle sigara kullanan gebelerin “başına düşen her taştan” sigara sorumlu değildir. Her sorun sigara içmeyen gebelerde olduğu gibi sistematik şekilde değerlendirilmelidir.
Sigaraya tek başına başlanılmadığı gibi, tek başına da bırakılmaz. Şayet hastanın eşi de sigara içiyorsa kendisine sigarayı bırakmanın en etkin yolunun çiftlerin birlikte bırakması olduğu, eve sigara girmesinin, evde başka birinin sigara içmesinin, bırakmaya çalışan kişi açısından işleri güçleştirdiği, bebeğin sağlıklı olmasının sadece annenin irade ve çabasına bağlı olmadığı ve babaya da önemli sorumluluklar düştüğü hatırlatılmalıdır.
Sigarayı bırakmak için kullanılan nikotin sakız, flaster ve sigaralarının bebeğin gelişi üzerine olumsuz etkileri olduğu bilinmektedir. Yine de içeriklerinde sigarada bulunan ağır metal ve toksik karbonlar olmadığı için, diğer tüm yöntemleri deneyip sonuç alamayan gebelerde son çare olarak kullanılabilir.
Sonuç olarak,
gebelikte sigara zararlıdır ve en iyi çözüm bırakılmasıdır. Ancak bazı kadınlar
için bu mümkün değildir ve bu durumda sigarayı azaltmak, başka sağlıklı yaşam
alışkanlıkları kazanmak, sigarayı çözüm haline getiren sosyal koşulları
düzeltmek hedeflenmelidir. Sigara içen dostunuza “yarın sabahtan itibaren yürüyüşe
çıkıyoruz!”, “sen iki saat kendine zaman ayır çocuklarınla ben
ilgilenirim”,
“seni psikolojik
danışmanımla tanıştırmak istiyorum”, “doğumdan sonra da senin yanında
olacağım”, diyebilmek “kendini düşünmüyorsan, çocuğunu düşün”, siteminden çok
daha değerli ve yapıcıdır. Unutmayın ki her anne sigaranın zararlı olduğunu
bilir, bebeğinin sağlığını bizlerden fazla düşünür ve sigarayı bir gecede
bırakabilmek için çok fazla şeyini feda etmeye hazırdır. Ancak insanın
bağımlılıkları, saplantıları, haz ve risk algısı, yara ve travmalarını kapatma
ve unutma biçimleri, hayatın güçlükleri ile başa çıkabilme stratejileri henüz
psikoloji biliminin tümüyle aydınlığa kavuşturmadığı gizemli alanlardır. Bu nedenle insanları alışkanlıklarına
hapsedip “mobbing” yapmak yerine, onlar için neler yapabileceğimize kafa yormak
ve emek harcamak en doğru yaklaşım olacaktır.